top of page

MURİS MUVAZAASI SEBEBİYLE AÇILAN TAPU İPTAL VE TESCİL DAVALARINA İLİŞKİN GENEL BİLGİLER VE YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA ÖNEMLİ HUSUSLAR

YAZAR: Av. Hüseyin ERKAN



A. GİRİŞ

 

Çalışmamızın konusunu muris muvazaası sebebiyle açılan tapu iptal ve tescil davaları oluşturmaktadır. Dava türünün özününün anlaşılabilmesi için ilk bölümde; muvazaa kavramına yer verilmiş, muris muvazaasının niteliğine ve unsurlarına değinilmiş, muris muvazaasının hukuk kapsamında dayanağını oluşturan kanun ve içtihadı birleştirme kararı incelenmiştir. Karar kapsamında; muris muvazaasının görünüş şekillerine yer verilerek bölüm sonlandırılmıştır. İkinci bölümde; muris muvazaası sebebiyle açılan tapu iptal ve tescil davalarının tüm unsurları, esasa ve usule ilişkin dikkat edilmesi gereken hususlar açıklanmıştır. Üçüncü bölümde, ilgili içtihadı birleştirme kararına dayanılarak muris muvazaası sebebiyle iptali mümkün olmayan hukuki işlemlere yer verilmiştir. Tüm bölümlerde öğretici olması için ele alınan konu başlıkları yüksek mahkeme kararları ile desteklenerek incelenmiştir.


B. MUVAZAA KAVRAMI, UNSURLARI VE MURİS MUVAZAASI:

 

B-1 ) MUVAZAA NEDİR?

 

Muvazaa, genel anlamda üçüncü kişileri aldatma amacı taşıyan tarafların kendi gerçek iradeleri ile bağdaşmayan ve aralarında sonuç doğurmayan suni bir görünüş yaratmak hususunda anlaşarak işlem tesis etmeleridir. Muvazaa, mutlak ve nisbi muvazaa olarak ikiye ayrılmaktadır. Mutlak muvazaada, muvazaalı işlem yapan taraflar görünürde bir hukuki işlem yapmaktadırlar ancak bu işlem taraflarca tamamen geçersiz kabul edilmektedir. Nispi Muvazaada ise muvazaalı işlemi gerçekleştiren taraflar gerçek iradelerine uyan bir hukuki işlemi gizlemek kastı ile görünüşte başka bir işlem yapmaktadırlar.



B-2 )MUVAZAANIN UNSURLARI ve MURİS MUVAZAASI

 

Nispi muvazaa; görünüşteki işlem, muvazaa anlaşması, aldatma kastı ve gizli işlem olmak üzere toplam dört unsurdan oluşmaktadır. Taraflar arasında bir gizli sözleşme bulunduğundan muris muvazaası TBK madde 19’da düzenlenen nispi muvazaa niteliğindedir. 

 

Sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler

MADDE 19- Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.

Borçlu, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamaz.

Muris muvazaası, miras bırakanla sözleşmenin karşı tarafı ilgili malın devri hususunda anlaşmakta fakat görünüşte tesis edilen hukuki işlemin niteliği değiştirilmektedir. Muris muvazaasında amaç; mirasçıları aldatarak mal kaçırmaktır. Uygulamada çoğunlukla, taraflar arasındaki asıl işlem bağış olmasına rağmen satış sözleşmesi veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi olarak işlem gerçekleştirilmesi olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

Yukarıda belirtmiş olduğumuz TBK 19. madde dışında, muris muvazaasına dair kanunlarımızda bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu hususta kanuni düzenlemenin olmaması, doktrinde ve yüksek mahkeme kararlarında konunun derinlemesine incelenmesi sonucunu doğurmuş olup muris muvazaasının asıl kaynağını 01.04.1974 tarihli, 1974/1 E. ve 1974/2 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu Kararı oluşturmaktadır. Muris muvazaasının temel taşı olan karar bir bütün olarak incelenmeli, yüksek mahkemenin hangi amaçla, hangi ölçütleri temel alarak kararı tesis ettiği anlaşılmalıdır. İlgili kararın sonuç kısmında, “Bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu siciline kayıtlı taşınmaz malı hakkında Tapu Sicil Memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklanmış olduğunun gerçekleşmiş bulunması halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılarının, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanununun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine ve bu dava hakkının geçerli sözleşmeler için söz konusu olan Medeni Kanunun 507. Ve 603. Maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağına Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 01.04.1974 günlü ikinci toplantısında oy çokluğuyla karar verilmiştir.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

 

01.04.1974 tarihli, 1974/1 E. ve 1974/2 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu Kararı kapsamında ve başka yargı kararları ile muris muvazaasının ortaya çıkış biçimleri genel olarak şu şekildedir;

 

1. Görünürdeki işlemin satış olduğu gizli işlemin ise bağışlama olduğu muris muvazaası, uygulamada en çok karşılaşılan muris muvazaası şeklidir. Burada, satış işlemi tarafların gerçek iradesini taşımadığından, bağışlama işlemi de kanunun aradığı şartlar dikkate alınarak düzenlenmediğinden geçersizdir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 27.06.2019 tarihli, 2019/1754 E. – 2019/4204 K. sayılı ilamı)

 

2. Görünürdeki işlemin ölünceye kadar bakma sözleşmesi olduğu, gizli işlemin ise bağışlama olduğu muris muvazaası şekli mevcuttur. Taşınmazın devrine ilişkin görünüşteki ölünceye kadar bakım sözleşmesi tarafların gerçek iradesini taşımadığı için gizli bağış sözleşmesinin ise kanunun öngördüğü şekil şartlarından yoksun olduğu için geçersizdir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 23.05.2019 tarihli, 2018/1776 E. – 2019/3361 K. sayılı ilamı)

 

3. Görünürdeki işlemin arsa payı devri karşılığı inşaat sözleşmesinin olduğu, gizli işlemin ise bağışlama olduğu muris muvazaası şekli mevcuttur. Muris, sözleşmenin diğer tarafı yüklenici ile yaptığı sözleşme sonucunda tapuyu devretmesinin ardından, kendisine kalacak taşınmazların tescili sırasında mirasçılarından mal kaçırma kastı ile bağımsız bölümü devretmek istediği kişi lehine tescilini sağlayabilir. Burada muris bu hukuki işlemde yer almıyor olsa da mirasçılardan mal kaçırma amacıyla murisin talimatıyla bu işlemin gerçekleştirildiği ispatlanırsa muris muvazaası oluşacaktır. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 27.03.2017 tarihli, 2014/20955 E. – 2017/1507 K. sayılı ilamı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi’nin 04.05.2017 tarihli, 2017/469 E. – 2017/485 K. sayılı ilamı)


C. MURİS MUVAZAASI SEBEBİYLE TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASINA İLİŞKİN GENEL BİLGİLER:

 

a.     Dava Hakkının Doğduğu Zaman: Dava açma hakkı, murisin ölümüyle doğacaktır. Muris hayattayken muris muvazaası davası açılamaz.

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararı: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 12.09.2019 tarihli, 2016/4436 E. – 2019/4586 K. sayılı ilamı.

 

b.     Davanın Zamanaşımı veya Hak Düşürücü Süreye Tabi Olup Olmadığı: Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında zamanaşımı ve hak düşürücü süre bulunmamaktadır. Muris ve diğer taraf arasında yapılan işlemin muvazaalı olması halinde, üzerinden ne kadar zaman geçse de işlem geçerli hale gelmeyecektir. Dolayısıyla dava herhangi bir süreye bağlı olmadan her zaman açılabilecektir. Aradan çok uzun zaman geçmesinin ardından dava açıldığı takdirde, açılan dava ve konu edilen talepler hakkın kötüye kullanılması olarak da değerlendirilmeyecektir

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararları: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 07.11.2019 tarihli, 2016/10148 E. – 2019/5740 K. sayılı ilamı. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 13.03.2019 tarihli, 2016/5249 E. – 2019/1814 K. sayılı ilamı.

 

c.      Görevli Mahkeme: Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında görevli mahkeme, HMK 2. madde gereğince asliye hukuk mahkemeleridir. HMK 408. madde gereği, muris muvazaasına ilişkin uyuşmazlıklar tahkim yöntemiyle çözüme elverişli değildir. Hakem huzurunda çözülemez. Fakat alternatif çözüm yolu olarak Arabuluculuk Kanunu madde 1/2 hükmünce arabuluculuğa elverişlidir.

 

d.     Yetkili Mahkeme: Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında yetkili mahkeme, Taşınmazın aynından doğan davalarda yetki başlıklı HMK 12. madde kapsamında; söz konusu taşınmazın bulunduğu yer kesin yetkilidir. Taşınmazların birden fazla olması halinde, taşınmazlardan herhangi birinin bulunduğu yer yetkili olup diğerleri hakkında tercih edilen mahkemede de dava açılabilecektir. 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararları: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 25.11.2019 tarihli, 2016/14167 E. – 2019/6042 K. sayılı ilamı. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 04.04.2019 tarihli, 2016/9015 E. – 2019/2437 K. sayılı ilamı.

 

e.     Davanın Tarafları:

 

1. Davacı: İçtihadı birleştirme kararı gereği, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın hukuki yararı olan tüm mirasçılar işbu davayı açabilecektir. Atanmış mirasçılar, evlatlık, evlatlığın altsoyu, kök mirasçının muvazaalı işlemine yönelik mirasçısı dava açmamışsa bu mirasçının mirasçıları ve Hazine de dava açma hakkına sahiptir. Mirası reddeden ya da miras hakkından feragat eden mirasçı ise, muris muvazaası nedenine dayanarak tapu iptal ve tescil davası açamayacaktır. Davacı sıfatına ilişkin farklı ihtimaller aşağıda özel olarak değerlendirilecektir.

 

1-1) Muvazaalı İşlemin Yapıldığı Tarihte Mirasçı Olmayıp Sonradan Mirasçı Sıfatı Kazanan Kişinin Durumu: (İşlemden sonra doğan veya evlat edinilen mirasçı)

 

Muvazaalı işlem, hukuki olarak yapıldığı andan beri geçersiz olduğundan muvazaalı olarak devredilen mal veya hak devralan kişi adına tescilli olmakla birlikte mal veya hak aslında terekeye ait olduğundan, sonradan mirasçı olan kişinin de muris muvazaasını öne sürerek iptal ve tescil talep edilebilecektir.

 

Mirasçılık sıfatı murisin ölüm tarihine göre belirleneceğine göre, kendisinden mal kaçırılmak istenen mirasçının murisin ölüm tarihinde mirasçı olması yeterlidir. Muvazaalı işlemin yapıldığı tarihte mirasçı olup olmamak önem arz etmeyecektir.

 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararları: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 11.03.2019 tarihli, 2016/6514 E. – 2019/1735 K. sayılı ilamı. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01.03.2000 tarihli, 2000/1-126 E. 2000/143 K. sayılı ilamı.

 

1-2) Davada Miras Payı Oranında Tapu İptal ve Tescil Talebinde Bulunmak: Dava açan mirasçı, muvazaalı işlemin tarafı olmadığından üçüncü kişi konumundadır. Murisin halefi sıfatıyla hareket etmeyip miras hakkını korumaya yönelik girişimde bulunduğundan, mirasçı payı oranında iptal ve tescil isteyebilir. Mirasçılar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmayıp diğer mirasçıların davaya dahil edilmeleri gerekli değildir.

 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararları: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 30.09.2020 tarihli, 2018/5356 E. – 2020/4649 K. sayılı ilamı. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 07.02.2019 tarihli, 2016/4072 E. – 2019/708 K. sayılı ilamı.

 

1-3) Davada Tereke Adına Tapu İptal ve Tescil Talebinde Bulunmak: Açılan davada, tereke adına ilgili tapu veya tapuların tümden iptaliyle miras payları oranında tüm mirasçılar adına tescili talep edilmişse; terekede elbirliği mülkiyeti olduğundan mirasçılar arasında mecburi dava arkadaşlığı olacak, mirasçıların davayı birlikte açmaları gerekecektir. Bir mirasçı, davayı tek başına açtığında ise; diğer mirasçıların onayının alınması veya davanın mirasa atanacak temsilci aracılığıyla sürdürülmesi gerekmektedir.

 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararları: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 22.01.2020 tarihli, 2016/14341 E. – 2020/360 K. sayılı ilamı. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 11.06.2019 tarihli, 2016/14884 E. – 2019/3638 K. sayılı ilamı.

 

1-4) Davanın Açılmasının Ardından Davalı Tarafın Taşınmazı 3. Kişiye Devretmesi Halinde: Bu ihtimalin gerçekleşmesi halinde, dava konusunun devrinin düzenlendiği HMK 125. madde uygulama alanı bulacaktır. Mahkemece resen gözetilecek usul kuralına göre, davacıya seçimlik hakkı hatırlatılarak davasını ne şekilde sürdürmek istediği sorulacak ve istem sonucuna göre yargılamaya devam edilecektir.

 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararı: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 14.01.2020 tarihli, 2016/18129 E. – 2020/162 K. sayılı ilamı.

 

1-5) Dava Devam Ederken Taraflardan Birinin Ölmesi Halinde: Bu ihtimalde, dava sırasında taraflardan birinin ölümünün düzenlendiği HMK 55. madde uygulama alanı bulacaktır. Ölen kişinin mirasçıları mirası kabul veya reddetmemiş ise, kanunda düzenlenen süreler geçene dek dava ertelenir. Devam olunan yargılamada mirasçılardan bazıları duruşmaya iştirak etmezse, gelen mirasçıdan gelmeyenlerin onayını alması ya da terekeye temsilci atanması için süre verilir. Temsilci atanırsa davaya temsilci ile devam edilir.

 

 Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararı: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 24.10.2019 tarihli, 2016/7449 E. – 2019/5477 K. sayılı ilamı.

 

2. Davalı: Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında davalı; murisin muvazaalı olarak taşınmazı devrettiği kişi, bu kişinin mirasçısı veya muvazaalı olarak ya da kötü niyetli şekilde devralan kişiler olabilir. Dava, sicilde hak sahibi olarak görünen son kişiye, bu kişi ölmüşse mirasçılarına karşı açılır. Ara maliklere taraf olarak davada yer verilmesine gerek yoktur. Fakat bir kişi iyi niyetli bir şekilde taşınmazın maliki olmuşsa, davacının bu kişiye karşı bulunduğu iptal talebi reddedilecektir. Bu ihtimalde, iyi niyetli kişinin kazanım sağladığı kötü niyetli kişiden veya önceki muvazaalı işlemin taraflarından tazminat talebinde bulunabilmek için bu şahısların da iyi niyetli kişiyle birlikte taraf gösterilmesi gerekir.

 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararı: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 14.06.2016 tarihli, 2014/4333 E. – 2016/7266 K. sayılı ilamı.

 

f.       Dava Değeri ve Harç Konusu: Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında davanın değeri, davayı açanların miras payına isabet eden değerdir. Harç da dava değerinin üzerinden hesaplanacaktır. Açılan dava değeri, paylara isabet eden bedel değil ise, mahkemece değer saptandığında; harcın tamamlanması hususunda süre verilecek, harcın tamamlanmaması halinde talep tazminat ise bu miktar üzerinden tazminata hükmedilecektir.

 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararı: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 03.02.2020 tarihli, 2016/15145 E. – 2020/484 K. sayılı ilamı.

 

g.     Davada Talep: Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında; muvazaa ya da ehliyetsizlik sebep gösterilerek tapu iptal ve tescili talep edilebileceği gibi taşınmaz iyi niyetli 3. kişiye devredilmiş ise tazminat talep edilebilecektir. Davaya dayanak teşkil eden nedenlerden birisi ehliyetsizlik ise, kamu düzenine ilişkin olduğundan ve diğer sebepler önemini kaybedeceğinden öncelikle ehliyetsizlik iddiasının araştırılması gerekmektedir. Ayrıca, iptal talebi tenkis talebinden daha geniş kapsama sahip olduğundan, ıslah gerekmeksizin çoğun içinde azın da bulunduğu kuralı dikkate alınarak davanın tenkise çevrilebilmesi mümkündür. İşbu dava kapsamındaki taleplere aşağıda özel olarak yer verilerek değerlendirilecektir.

 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararları: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 22.05.2019 tarihli, 2016/9983 E. – 2019/3256 K. sayılı ilamı. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 07.11.2019 tarihli, 2016/10224 E. – 2019/5729 K. sayılı ilamı.

 

g-1) Talebin Muris Muvazaası Sebebiyle Tapu İptal ve Tescil Olması: Tapunun iptali ile terekeye döndürülmesine veya miras payı oranında iptal ile tescile karar verilmesi talep edilebilecektir. Taşınmazın terekeye döndürülmesi talep edilmişse, diğer mirasçıların da davaya iştirak etmesi gerekmektedir.

 

Uygulamada, iptal talebinde bulunup tescile ilişkin ayrıca talepte bunulmadığı takdirde; davanın direkt olarak reddine karar verilmemekte, iptal talebinin tescil talebini kapsamadığı gözetilerek davacıya ayrı bir tescil davası açması için süre verilmekte, her iki dava birleştirilerek karara bağlanmaktadır. Sadece tescil talebinde bulunulmuş ise, tescil için tapudaki eski kaydın iptali gerekeceğinden iptal talebini de kapsadığı gözetilerek davacının ayrıca iptal talebinde bulunduğu bir dava açması gerekmemekte aynı davada hüküm tesis edilmektedir.

 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararları: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 25.06.2019 tarihli, 2015/17984 E. – 2019/4078 K. sayılı ilamı. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 29.05.2019 tarihli, 2016/9558 E. – 2019/3454 K. sayılı ilamı.

 

g-2) Muris Muvazaası Sebebiyle Tapu İptal ve Tescili Talebine Ek Olarak Ecrimisil Talebinde Bulunulmuş Olması:

 

Muvazaalı işlemin devralan kısmında bulunan tarafların, ölüm tarihinden sonraki taşınmazları kullanımları haksız işgal niteliğinde olacağından tapu iptal ve tescil talebine ek olarak haksız işgal tazminatı da dava kapsamında talep edilebilecektir.

 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararları: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2019 tarihli, 2017/1207 E. – 2019/325 K. sayılı ilamı. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 28.09.2020 tarihli, 2018/5371 E. – 2020/5468 K. sayılı ilamı.

 

g-3) Muris Muvazaası ile Devredilen Taşınmaz Devralan Tarafından Başkalarına Devredilmişse Tazminat Talep Edilmesi:

 

Taşınmaz muvazaalı şekilde devralan tarafından başkasına devredildiği takdirde son malik ve devredene karşı tapunun iptali ve tescili yerine tazminat talep edilebilecektir. İşbu tazminat davası HMK 107. maddede düzenlenen belirsiz alacak davası şeklinde açılabilecektir.

 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararı: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 08.01.2020 tarihli, 2019/4755 E. – 2020/80 K. sayılı ilamı.

 

g-4) Ehliyetsizlik Nedeniyle Tapu İptal ve Tescil Talebinde Bulunulması: Ehliyetsizlik sebebi, muris muvazaasından farklı bir taleptir. Şöyle ki, mirasçılardan biri bu nedene dayanarak miras hissesi oranında tapu iptal ve tescil talebinde bulunamaz. Bu neden sonucunda, ehliyetsizlik nedeniyle işlem iptali sağlanırsa taşınmazın terekeye dönmesi talep edilebilecektir. Taşınmazın terekeye dönmesi talebi söz konusu olduğunda ise, tüm mirasçıların davaya katılmaları veya terekeye temsilci atanarak davaya devam edilmesi gerekmektedir.

 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararı: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 12.02.2019 tarihli, 2015/14140 E. – 2019/899 K. sayılı ilamı.

 

h.     Davada İspat Yükü: Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında; TMK 6. madde ve HMK 190/1 hükümlerince ispat yükü davacıdadır. Mirasçı, muvazaalı işlemin tarafı olmadığından murisin halefi olarak hareket etmemektedir. Kendi hakkına dayanarak dava açtığından, içtihadı birleştirme kararına göre her türlü delille iddiasını ispat edebilir.

 

Yüksek mahkeme kararlarına göre muris muvazaası davasında ispat konusunda en önemli husus, davada murisin asıl iradesinin ve amacının ne olduğunun duraksamaya yer bırakmayacak şekilde aydınlatılmasıdır. Bu saptamanın yapılabilmesi için zaman içerisinde yargı kararlarında birçok faktör incelemeye konu olmuş ve yargı kararları çerçevesinde davada incelenmesi gereken belli olgular meydana gelmiştir. Bu olgular, somut olaya göre değişiklik arz etmekte olup gizlenen gerçek amacın saptanabilmesi için; murisin söz konusu eylemleri yapması için haklı ve makul bir sebebinin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün mevcut olup olmadığı, işlemin diğer tarafı ile muris arasındaki sosyal ilişki, ilgili coğrafyadaki gelenek ve görenekler, taşınmazın tapuya kayıtlı satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasında fark bulunup bulunmadığı, sözleşme tarihinde murisin yaşı, murisin genel sağlık durumu, murisin tüm mal varlığının miktarı, temlik edilmiş olan mallarının tüm mal varlığına oranı, devir gerçekleştirdiği mirasçısı ya da kişiler dışında kalan mirasçılarına mal bırakıp bırakmadığı, dava konusu devirler mal kaçırma amacı taşımayıp başka bir sebebe dayanıyorsa bu devirlerin makul olup olmadığı, mirasçılarıyla olan ilişkileri gibi olgular dikkate alınarak bir sonuca varılmaya çalışılmalıdır. Belirtmiş olduğumuz olgular somut olaya göre farklılık arz ettiği ve yargılamalar açısından büyük önem taşıdığından, bu bölümde konuya ilişkin yargı kararlarına yer verilmeyip konuya ilişkin bir başka çalışmamızda iddianın ispatına yönelik birçok yüksek mahkeme kararı, özet içerikleriyle birlikte paylaşılacaktır.

 

i. Dava Sonucunda Tesis Edilecek Karar, Yargılama Giderleri ve Vekâlet Ücreti:

 

Dava sonucunda mahkemece tesis edilecek olan karar davacı sıfatını kimlerin oluşturduğuna ve taleplerine göre değişiklik gösterecektir. Davacı mirasçı ya da mirasçılar miras payı oranında tapu iptali ve tescil talep etmişse miras payları oranında davacı taraf adına karar verilecek tüm mirasçılar aynı taleple davada yer almamışsa kalan payın davalı üzerinde bırakılmasına karar verilecektir. Taşınmazın terekeye döndürülmesi talep edilmişse, bu durumda tapunun iptali ile muris adına değil mirasçılık belgesindeki payları oranında tüm mirasçıları adına taşınmazın tesciline karar verilecektir. Taşınmazın son devredildiği şahsın iyi niyetli olması ihtimalinde ise muris muvazaasına taraf olan şahıs aleyhine tazminata hükmedilecektir.

 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararları: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 14.10.2019 tarihli, 2016/6961 E. – 2019/5204 K. sayılı ilamı. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 17.06.2019 tarihli, 2016/10632 E. – 2019/3873 K. sayılı ilamı.

 

Dava kapsamındaki harç ve vekâlet ücreti ise, keşfen belirlenen taşınmazın bütününe ilişkin değer üzerinden davacı yanın payına denk gelen dava değerine göre hesaplanacaktır.

 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararı: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 17.06.2019 tarihli, 2016/10492 E. – 2019/3860 K. sayılı ilamı.


D. MURİS MUVAZAASI NEDENİYLE İPTALİ MÜMKÜN OLMAYAN İŞLEMLER:

 

Muris muvazaası nedeniyle hukuki işlemin iptali, belirtmiş olduğumuz içtihadı birleştirme kararında belirtildiği üzere; sadece murisin adına kayıtlı tapulu taşınmazların temlikinde uygulama alanı bulacaktır. Bunun dışındaki temliklerde muris muvazaası temel alınarak iptal kararı verilemeyecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2011 Tarihli, 2011/4-359 E. – 2011/405 K. Sayılı İlamı) Ancak şartları mevcut ise; TBK madde 19’da düzenlenen genel muvazaa sebebiyle işlemin iptaline karar verilmesi mümkündür. Murisin tarafı olmasına rağmen muris muvazaası sebebiyle iptali mümkün olmayan işlemlere aşağıda yer verilmiştir.

 

a) Tapusuz Taşınmazın Devrine İlişkin İşlemler: Tapusuz taşınmazlar, nitelik olarak taşınır mal vasfında olduğu için devir işlemi zilyetliğin devrinden ibaret olup herhangi bir şekil şartı aranmamaktadır. Bu nedenle, içtihadı birleştirme kararının uygulanması mümkün değildir. Görünürdeki işlem geçerliyse muvazaa iddiası dikkate alınmayacaktır.

 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararları: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 03.12.2019 tarihli, 2016/12700 E. – 2019/6204 K. sayılı ilamı. Yargıtay 16. Hukuk Dairesi’nin 12.02.2019 tarihli, 2016/11022 E. – 2019/937 K. sayılı ilamı.

 

b) Vasiyetname ile Yapılan Kazandırmalar: Muvazaa, iki taraflı işlemler için söz konusu olup tek taraflı irade beyanı niteliğinde olan ölüme bağlı tasarruflarda (vasiyetnamelerde) muvazaadan söz edilemez. Vasiyetnameye karşı TMK 559. madde kapsamında dava açılmalıdır. Dolayısıyla burada da içtihadı birleştirme kararının uygulanabilmesi mümkün değildir.

 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararları: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 07.04.2014 tarihli, 2014/5044 E. – 2014/7189 K. sayılı ilamı. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 09.12.2013 tarihli, 2013/15169 E. – 2013/17434 K. sayılı ilamı.

 

c) Bağışlama Yoluyla Yapılan Kazandırmalar: Bağış ile yapılan devir işlemi şekli şartları taşıyorsa, bu işleme karşı ancak saklı payı ihlal edilen mirasçılar tenkis talebinde bulunabilir. Dolayısıyla içtihadı birleştirme kararının uygulama olanağı bulunmamaktadır.

 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararları: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 27.02.2019 tarihli, 2016/5210 E. – 2019/1356 K. sayılı ilamı. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 23.01.2020 tarihli, 2016/18082 E. – 2019/403 K. sayılı ilamı.

 

d) Taşınır Malların Devrine İlişkin İşlemler: Taşınır malların mülkiyeti zilyetliğin devri ile gerçekleşmekte olup kural olarak devirde şekil şartı bulunmamaktadır. Muvazaanın unsuru olan gizli sözleşmede şekil şartı olmadığından muris muvazaası sebebiyle devrin iptaline karar verilemeyecektir.

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararı: Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 18.09.2017 tarihli, 2017/2861 E. – 2017/4477 K. tarihli ilamı.

 

e) Gizli Bağış Yoluyla Yapılan Kazandırmalar: Murisin gerçekte bedelini bizzat ödediği halde taşınmazı mirasından mal kaçırma amacıyla tapu sicilinde bir kişinin yararına olacak şekilde tescil ettirdiği takdirde, içtihadı birleştirme kararının uygulanma ihtimali yoktur. Kararın uygulanabilmesi için, murisin tapuda kayıtlı malının olması ve tapudaki işlemlerde iradesini satış olarak beyan etmesi gerekir. Fakat mirasçılarından birinin saklı payı zedelenmişse işbu tasarruf tenkis talebine konu edilebilecektir.

 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararları: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 16.01.2020 tarihli, 2016/10225 E. – 2020/228 K. sayılı ilamı. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 06.01.2020 tarihli, 2016/12732 E. – 2020/4 K. sayılı ilamı.

 

f) Şirket Ortaklık Payının Devri: Murisin şirket ortaklık payını devretmiş olması ihtimalinde, içtihat kararı uygulanamayacaktır. Bunun yerine, TBK 19. madde kapsamında genel muvazaa sebebiyle dava açılabilecektir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 03.12.2008 tarihli, 2008/1-711 E. – 2008/725 K. sayılı ilamında; resmi sicillere bağlı tutulan malların muvazaalı olarak devrinde TBK’nın 19. maddesinin uygulanabileceği belirtilmiştir.

 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararları: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 17.10.2019 tarihli, 2016/7654 E. – 2019/5327 K. sayılı ilamı. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 26.02.2020 tarihli, 2016/16425 E. – 2019/1318 K. sayılı ilamı.

 

g) Kooperatif Ortaklık Payının Devri: Mirasbırakanın kooperatif ortaklığını devretmesi, kişisel hakkın temliki niteliğinde olduğundan muris muvazaası sayılamaz. Dolayısıyla muris muvazaasına dayanarak tapu iptalini veya tazminat talep etmek mümkün değildir. Ancak talep halinde tenkise konu olacaktır.

 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararları: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 08.06.2020 tarihli, 2019/4969 E. – 2020/2320 K. sayılı ilamı. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 20.03.2019 tarihli, 2016/6468 E. – 2019/2022 K. sayılı ilamı.

 

h) Kadastro Kanunu’nun 12. Maddesi Kapsamında Yer Alan Hak Düşürücü Süreye Tabi İşlemler: Kadastro Kanunu 12. maddeye göre; 30 günlük ilan süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kadastro tutanaklarına ait sınırlandırma ve tespitler kesinleşir. Kadastro müdürü tarafından onaylanarak kesinleşen tutanaklar ile kadastro mahkemesinin kesinleşmiş kararları; kesinleşme tarihleri tescil tarihi olarak gösterilmek suretiyle en geç 3 ay içinde tapu kütüklerine kaydedilir. Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. İlgili maddede düzenlenen on yıllık hak düşürücü süreye tabi işlemlerde içtihadı birleştirme kararı uygulanamayacaktır. İlgili süre, hak düşürücü nitelikte olduğundan taraflarca ileri sürülmese dahi mahkeme tarafından resen dikkate alınmalıdır. Fakat içtihadı birleştirme kararının uygulanıp uygulanamayacağı yönünde önem arz eden bir ayrım söz konusudur. Kadastro tespiti yapılmadan önce muris ölmüş, taşınmaz muvazaanın diğer tarafı adına tespit edilmiş ve bu tespitten itibaren on yıllık süre geçmişse; artık kadastro öncesi nedenlere dayalı olarak tapu iptali ile tescili istenemez. Muris, kadastro tespitinin kesinleşmesinden sonra ölmüşse, mirasçıların dava açma hakkı murisin ölüm tarihinden sonra doğacağından açılacak dava on yıllık sürenin geçmesi sebebiyle reddedilemeyecektir.

 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararı: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 08.03.2016 tarihli, 2016/2427 E. – 2016/2822 K. sayılı ilamı.

 

i) Kadastro Kanunu’nun 13/B ve 14. Maddeleri Gereği Yapılan Tespitler Sonucunda Oluşan Tapu Kayıtları: Kadastro Kanunu’nun 13/B-a maddesinde; Kayıt sahibi veya mirasçılarının kadastro teknisyeni huzurunda muvafakatları halinde zilyet adına, 13/B-b maddesinde; b) Zilyet, taşınmaz malı, kayıt malikinden veya mirasçılarından veya mümessillerinden tapu dışı bir yolla iktisap ettiğini, onların beyanı veya herhangi bir belge ile veya bilirkişi veyahut tanık sözleriyle ispat ettiği ve ayrıca en az on yıl müddetle çekişmesiz, aralıksız ve malik sıfatıyla zilyet bulunduğu takdirde zilyet adına tespit yapılacağı düzenlenmiştir. Belirtilen madde tapuya kayıtlı olan taşınmazlara ilişkin olup Yargıtay içtihatları doğrultusunda bu madde gereği murisin kadastro teknisyeni huzurunda verdiği tek taraflı irade beyanı sonucu tespit tutanağı düzenlenen taşınmazların tapu kayıtlarının iptali muris muvazaasını konu alan içtihat birleştirme kararı kapsamında istenilemeyecektir.

 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararları: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.06.2015 tarihli, 2014/1-52 E. – 2015/1524 K. sayılı ilamı. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 27.02.2019 tarihli, 2016/6119 E. – 2019/1381 K. sayılı ilamı.

 

Kadastro Kanunu 14. Maddesinde; Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edileceği şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. İlgili madde tapuda kaydı mevcut olmayan taşınmazlara ilişkin olup murisin kadastro teknisyeni huzurunda verdiği tek taraflı irade beyanı sonucu tespit tutanağı düzenlenen tapusuz taşınmazların tespit sonucu oluşan tapu kayıtlarının muris muvazaası kapsamında iptali istenemeyecektir.


Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararı: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 31.05.2021 tarihli, 2020/3146 E. – 2021/2915 K. sayılı ilamı. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 03.03.2021 tarihli, 2020/64 E. – 2021/1177 K. sayılı ilamı.

 

j) Noterde Tanzim Edilen Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesine Dayalı Mahkeme Tarafından Yapılan Tescil İşlemi: Muris, tapulu taşınmazına yönelik noterde satış vaadi sözleşmesi yapmış ve sözleşmenin karşı tarafı mahkeme kararıyla tescilini sağlamışsa, şekil kurallarına aykırılık olmadığından bu işlemin muris muvazaasına dayanılarak iptali mümkün değildir. Burada taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin muvazaalı olduğu iddiasıyla sözleşmenin iptali sağlanırsa, tapudaki kayıt yolsuz tescile dönüşeceği için tapu iptali istenebilecektir.

 

k) Araç Satışına İlişkin İşlemler: Ülkemizde, tescilli araçların satış ve devir işlemlerinin noterlerce gerçekleştirilmesi mecburidir. Aracın mülkiyetinin el değiştirmesi için noter huzurunda bir sözleşme ifa edilmesi geçerlilik koşuludur. Bu işlemin tarafı muris olsa bile; araçlar taşınır mal niteliğinde olup tapulu taşınmaz kapsamına girmediği için ilgili içtihadı birleştirme kararı kapsamında davaya konu edilemeyecektir. Muvazaa iddiası ancak gerekli şartlar oluşmuşsa, TBK 19. Madde hükmünce genel muvazaa sebebiyle ileri sürülebilecek ve işlemin iptali sağlanabilecektir.

 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararları: Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 22.06.2020 tarihli, 2020/1985 E. – 2020/2139 K. sayılı ilamı. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 31.05.2018 tarihli, 2017/5350 E. – 2018/10902 K. sayılı ilamı.

 

l) İyi Niyetli 3. Kişilere Yapılan Devirler: Resmi tapu kayıtlarındaki mevcut belgelerde adı yer alan kişinin gerçek hak sahibi olduğunu gören ve tüm özeni göstermesine rağmen bu kişinin gerçek malik olmadığını, herhangi bir sebepten kaynaklı tapu sicil kaydında yolsuzluk olduğunu bilmesi imkansız olan kişinin tapudaki iktisabı geçerli olması tapuya güven ilkesinin gereğidir. Bu ilke kendine TMK 1023. Maddede yer bulmuştur. İlgili madde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde düzenlenmiştir. Kanunun amacı; iyi niyetli üçüncü kişilerin belirli şartların varlığı halinde tapu kaydına güvenerek tasarruf yetkisi bulunmayan birinden kazandıkları ayni hakkın korunmasını sağlamaktır. Üçüncü şahıstan kasıt, tapu kaydında yolsuz tescille hak sahibi gözüken kişiler ve bu kişilerin mirasçısı haricindeki kişilerdir.

 

Konuya ilişkin emsal yüksek mahkeme kararı: Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 13.09.2017 tarihli, 2017/2702 E. – 2017/4285 K. sayılı ilamı.

 

Tapuya Güven İlkesinden Faydalanma Şartları:

 

1.     3. şahısların kazanmış olduğu hakkın bir ayni hak olması gerekir.

2.     Söz konusu kazanım tapu sicilindeki yolsuz bir tescile dayanmalıdır.

3.  Ayni hakkı kazanımı, tapu sicili hukukuna uygun olmalı ve tapu sicilinin yansıttığı görüntüye dayanmalıdır.

4.  Ayni hakkı edinen 3. Kişi olmalıdır. Gerçek durumu yansıtmayan hukuki ilişkinin bizzat tarafı olan 3. kişilerin bu geçersizliği doğuran sebebi bilmeseler bile güvene dayalı hak kazanımları korunmaz. Yargı kararlarında bu kişiler “ilk el” olarak adlandırılmaktadır.

5.     Ayni hakkı edinen 3. kişi iyi niyetli olmalıdır.

 

Saymış olduğumuz şartların bir kısmının varlığı ya da yokluğu doğrudan tespit edilebilecek nitelikte olup ayni hakkı edinen 3. kişinin iyi niyetli olup olmadığının doğrudan tespiti mümkün değildir. Bu nedenle; yargılamaya konu olan olası bir vakıada herhangi bir hak kaybına yol açmamak, kişilerin zarara uğramasının önüne geçmek için Yargıtay, somut olaydaki dinamiklere göre birtakım fiili karineleri ölçüt alarak kişinin iyi niyetli olup olmadığına karar vermektedir. Bu karinelerden bazıları; taşınmazın kısa zaman dilimleriyle devredilmiş olması, rayiç bedelinin çok altında devredilmiş olması, işlemin tarafları arasında sosyal ilişki bulunup bulunmadığı ve varsa bu sosyal ilişkinin kaynağıdır. Belirtilen karinelerin incelemeye konu olduğu yargı kararlarına aşağıda yer verilmiştir.

 

●  Akrabalık ilişkisi. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 17.03.2021 tarihli, 2020/2174 E. – 2021/1562 K. sayılı ilamı.)

●   Komşuluk ilişkisi. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 04.02.2020 tarihli, 2016/12432 E. – 2020/537 K. sayılı ilamı.)

Mal varlığının büyük kısmını akrabasına rayiç değerlerinin altında devredilmesi. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 19.01.2017 tarihli, 2016/12284 E. – 2017/310 K. sayılı ilamı.)

●  Çok kısa sürede devirlerin yapılması. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 14.06.2016 tarihli, 2014/12077 E. – 2016/7264 K. sayılı ilamı.)

●  Akit değerleri ile keşfen tespit edilen değerler arasında aşırı fark bulunması. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 04.04.2013 tarihli, 2013/2899 E. – 2013/4929 K. sayılı ilamı.)

 

Tapuya Güven İlkesinin İstisnaları:

 

1.     Taşınmazı İktisap Eden 3. Kişinin Bu Kazanımındaki Kurucu Unsurlarda Eksiklik Olması: 3. Kişinin kazanımına ilişkin kurucu unsurlarda eksiklik varsa yapılan tescil yolsuz tescil niteliğinde olacağından 3. Kişinin sicil kayıtlarındaki iyi niyeti korunmayacaktır. Kurucu unsurlardaki eksikliğe sahte vekaletname ile işlem yapılması, işlemin taraflarından birinin ehliyetsiz olması, yapılan hukuki işlemin şekle aykırı gerçekleştirilmesi örnek olarak verilebilir. Fakat bu 3. kişiden başka bir kişi malı iktisap ederse gösterdikleri tüm özene rağmen bir önceki hukuki ilişkideki eksikliği tespit etme imkanı yoksa ve iyi niyetli olduğu tespit edilirse kazanımı korunacak ve adına yapılan tescil geçerli olacaktır. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 10.09.2019 tarihli, 2016/3909 E. – 2019/4539 K. sayılı ilamı. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 04.04.2013 tarihli, 2014/3490 E. – 2014/7336 K. sayılı ilamı.)

 

2.     İşleme Konu Taşınmazın Özel Mülkiyete Konu Olamayacak Bir Taşınmaz Olması: Özel mülkiyete konu olamayacak taşınmazlar yolsuz şekilde tapuya kaydedilmişse kazanım sağlayan iyi niyetli olsa da kazanımı geçerli olmayacaktır. Kamu mallarına ilişkin TMK 1023. maddenin uygulanma olanağı yoktur. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 02.10.2003 tarihli, 2003/9703 E. – 2003/10053 K. sayılı ilamı.)

 

3.     Aynı Taşınmaza İlişkin Çifte Tapu Olması veya İkinci Kez Kadastro İşleminin Yapılmış Olması Halinde: Taşınmaza ilişkin çift kayıt mevcutsa, doğru kayıt neticesinde hak tesis edenlerin kazanımları korunacak, yolsuz tescil sonucu edinim sağlayanların hakkı korunmayacaktır. Sonraki tarihli tapu kaydının yolsuz olduğu karinedir. Aksi ispat olunabilir. İkinci kez kadastro uygulaması yapılan taşınmazlarda ise durum farklı olup Kadastro Kanunu 22. Maddeye göre; ikinci kadastroya dayanan tapu kayıtları geçersizdir.

 

4.     Tapu Kayıtları Haricinde Diğer Yardımcı Sicillerle Mal Elde Edinilmiş Olması Halinde: Tapu kaydına güven ilkesi, sadece tapu kütüğü ve planlarını kapsamaktadır. Taşınmazın değeri, imar durumu, değeri ve diğer yardımcı siciller için bu ilke geçerli değildir.

 

Tapuya Güven İlkesinin Sonuçları: 3. Kişinin iyi niyetli olduğu sonucuna varılırsa, kazandığı hak korunacak ve gerçek hak sahibi olan kişinin devir sonucunda tapudaki taşınmaza ilişkin hakkı kaybolacaktır.


E. SONUÇ: Muris muvazaası sebebiyle açılan tapu iptal ve tescil davalarında; taraflar arasındaki hukuki ilişkiler öncelikle içtihadı birleştirme kararı çerçevesinde süzgeçten geçirilmeli, ardından her somut olayın içerisinde barındırdığı kendine has dinamikler yargı kararları ışığında değerlendirilerek murisin gerçek iradesinin tespit edilmeli, ardından hukuki işlemin muris muvazaasına konu edilip edilemeyeceğinin irdelenmesi gerekmektedir. Ancak bu saptamalar yapıldığında; muris muvazaasının varlığına ilişkin bir sonuca varılıp çalışma konumuz olan dava açılabilecektir.


Çalışmamızda ele alınan konu, tüm yanlarıyla ele alınarak sade bir anlatım tercih edilmiş, uygulamaya yönelik birçok yüksek mahkeme kararına yer verilmiştir. Okurlarımıza faydalı olması dileğiyle. Benzer konularda, bilgi sahibi olmak için İkonion Blog’a üye olmayı unutmayın!

 

İkonion Blog Editör Ekibi Keyifli Okumalar Diler!

 

F. KAYNAKÇA

 

▪        Aydın Tekdoğan, Muris Muvazaası Nedeniyle Açılan Tapu İptali ve Tescil Davaları, 6. Baskı, Ankara, 2023

▪        Mustafa Kırmızı, Yargıtay Kararları Işığında Muvazaa Muris Muvazaası İnançlı İşlem, 1. Baskı, Ankara, 2021

 

129 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page