Av. Hüseyin Erkan*
Bir önceki yazımıza konu olan muris muvazaası sebebiyle açılan tapu iptal ve tescil davalarının özünü 01.04.1974 tarihli, 1974/1 E. ve 1974/2 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu Kararı oluşturmaktadır. Dava konusu hakkında usul ve esasa ilişkin tüm ölçütler, dikkat edilmesi gereken hususlar da hukukumuzda yüksek mahkeme kararları çerçevesinde yerini almıştır. Bir önceki yazımızda muris muvazaası sebebiyle açılan tapu iptal ve tescil davaları detaylı bir şekilde incelenmiştir. Bu yazımızda ise, dava kapsamında uygulamada önem arz eden hususları konu alan yüksek mahkeme kararlarını özet içerikleriyle birlikte siz meslektaşlarımız için derlemiş bulunuyoruz. Bu derleme; somut olayımızın bu davaya konu edilip edilemeyeceğini, davanın taraflarını kimlerin oluşturacağını, görevli ve yetkili mahkemeyi, davadaki talepleri, davanın ispatında hangi olguların önem arz ettiğini, verilecek kararın doğuracağı sonuçları, davadaki harç ve vekâlet ücretini içeren güncel yüksek mahkeme kararlarından oluşmaktadır.
1. Malın bedelinin mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek olabileceği kabul edilmelidir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 28.09.2020 tarihli, 2019/4024 E. – 2020/4530 K. sayılı ilamı.)
2. Murisin özellikle bir parça taşınmazını devretmek suretiyle bakımını sağlayabileceği yerde, tüm mal varlığının yarısına yakın olan değerli üç parça taşınmazını davalıya temlik ettiği gözetildiğinde devirdeki asıl amacın bakım sağlamak değil mirasçılardan mal kaçırmak olduğu, böyle olunca da yapılan temlikin muvazaa ile illetli olduğundan iptali gerektiği sonucuna varılmıştır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.03.2019 tarihli, 2017/1211 E. – 2019/377 K. sayılı ilamı.)
3. Temlik tarihinden sonra yatağa bağımlı halde yaşayan kayınpederine normal bir bakımın ötesinde bakım ve destek sağlayan davalının bu aşırı hizmetinin semen olarak değerlendirilmesi hukuka uygun düşer. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 23.05.2019 tarihli, 2017/1263 E. – 2019/603 K. sayılı ilamı.)
4. Salt bedeller arasındaki oransızlık tek başına muvazaanın kanıtı değildir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 20.01.2020 tarihli, 2019/4561 E. – 2020/238 K. sayılı ilamı.)
5. Miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırma kastından söz edilemez. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 14.01.2020 tarihli, 2016/14898 E. – 2020/169 K. sayılı ilamı.)
6. Murisin mal satmayı gerektirecek bir ihtiyacının bulunmaması tek başına muvazaa olgusunun ispatı için yeterli değildir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 21.11.2019 tarihli, 2016/11487 E. – 2019/6019 K. sayılı ilamı.)
7. Bedelsizlik, muris muvazaasının varlığı için başlı başına bir neden değildir. Başka bir ifade ile miras bırakanın mirasçılarından mal kaçırma gayesi ile temliki gerçekleştirdiği açıkça ortaya konmalıdır. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 12.06.2019 tarihli, 2018/1968 E. – 2019/3725 K. sayılı ilamı.)
8. Miras bırakanın ölümüne kadar beraber yaşadığı kızından ya da onun altsoyundan mal kaçırması hayatın olağan akışına uygun değildir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 03.10.2019 tarihli, 2016/12986 E. – 2019/5032 K. sayılı ilamı.)
9. Davalının aynı anda dört adet bağımsız bölümü satın almasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, temliklerin kısa aralıklarla yapıldığı ve değerler arasında aşırı fark bulunduğu da nazara alındığında davalının iktisabının iyi niyetli olmadığı ve TMK 1023. Maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı sonucuna varılmaktadır. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 04.02.2020 tarihli, 2016/12432 E. – 2019/537 K. sayılı ilamı.)
10. Ölümün kadastro tespitinden önce gerçekleşmesi halinde mirasçılar tarafından davanın kadastro tespitinin kesinleşmesi tarihinden itibaren 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunludur. Aksi halde, hak düşürücü süre geçtiğinden davanın reddi gerekir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 04.02.2020 tarihli, 2016/12432 E. – 2019/537 K. sayılı ilamı.)
11. Murisin dava konusu taşınmazda sadece pay temliki yaptığı, eğer mal kaçırma amacı olsaydı taşınmazın tamamını devredebileceği hususları bir arada değerlendirildiğinde amacın diğer mirasçılardan mal kaçırma olmadığı, gerçek bir satış işleminin söz konusu olduğu sonucuna varılmaktadır. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 17.12.2019 tarihli, 2016/15879 E. – 2019/6580 K. sayılı ilamı.)
12. Asıl olan iyi niyettir. Çekişmeli taşınmazların kayıt maliklerinin kötü niyetli olduklarının ispatı da davacıya aittir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 22.10.2013 tarihli, 2016/10889 E. – 2013/14291 K. sayılı ilamı.)
13. Tazminata hükmedilmesi halinde dava tarihinden itibaren faize hükmedilmelidir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 12.11.2019 tarihli, 2016/10566 E. – 2019/5794 K. sayılı ilamı.)
14. Muris muvazaası hukuksal sebebine dayalı davalarda dava değeri, taşınmazların tümünün değeri üzerinden davayı açan mirasçı ya da mirasçıların miras payına isabet eden değer olup bu değer üzerinden harç alınması ve yargılama giderine hükmedilmesi gerekmektedir. Öte yandan, davaların birleştirilmesi halinde birleştirilen davalar birlikte görülmekle birlikte ayrı dava olma özelliğini korudukları, her bir dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiğinde kuşku yoktur. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 14.02.2019 tarihli, 2015/3972 E. – 2019/990 K. sayılı ilamı.)
15. Muris muvazaası olduğunu kabule elverişli durumlar. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 23.09.2020 tarihli, 2018/3911 E. – 2020/4367 K. sayılı ilamı.)
16. Her ne kadar muvazaayı düzenleyen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 19. (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 18.) maddesinde ve öteki kanun hükümlerinde muvazaalı sözleşmelerin hüküm ve sonuçları hakkında bir açıklık bulunmamakta ise de; taraflar arasında alacak ve borç ilişkisi doğurmayacağı, muvazaanın varlığının hiçbir süreye bağlı olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği, mahkemece kendiliğinden (resen) göz önünde bulundurulması gerektiği, belirli bir sürenin geçmesi, sebebin ortadan kalkması veya ilgilerin olur (icazet) vermesi ile geçerli hale gelmeyeceği, uygulamada ve bilimsel görüşlerde ortaklaşa kabul edilmektedir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 06.10.2015 tarihli, 2015/8573 E. – 2015/11345 K. sayılı ilamı.)
17. Kişisel hakkın temliki niteliğini taşıyan kooperatif payının devrinde 01.04.1974 tarih, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı tartışmasızdır. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 17.12.2019 tarihli, 2016/14935 E. – 2019/6602 K. sayılı ilamı.)
18. Akitte gösterilen bedel ile keşfen saptanan gerçek değer arasındaki fark da tek başına temlikin muvazaalı olduğunu göstermez. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 18.06.2019 tarihli, 2016/3111 E. – 2019/3882 K. sayılı ilamı.)
19. Murisin hasta ve yaşlı olması, temlikin muvazaalı olduğu için geçerli ve yeterli bir gerekçe değildir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 11.02.2019 tarihli, 2016/4453 E. – 2019/870 K. sayılı ilamı.)
20. Miras bırakanın mal varlığının tamamını oluşturan dava konusu taşınmazlardaki paylarının tümünü ölümünden çok kısa bir süre önce emanetçi konumundaki ara malik H’ye temlik ettiği, H’in de murisin ölümünden yaklaşık dört ay sonra çekişmeli taşınmazlardaki payları diğer davalılara devrettiği, temliklerin mirastan mal kaçırma amacıyla muvazaalı şekilde ve bedelsiz olarak gerçekleştirildiği, nitekim, bu hususun dosya kapsamında dinlenen davalı yanın tanığı mirasçı M.l tarafından da doğrulandığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 16.10.2019 tarihli, 2016/13203 E. – 2019/5276 K. sayılı ilamı.)
21. Miras bırakanın çekişme konusu taşınmazı, borçları sebebiyle alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla devretmesi halinde murisin gerçek iradesi mirasçılardan mal kaçırmak olmadığı kabul edilmeli ve davanın reddi gerekmektedir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 10.04.2019 tarihli, 2018/2353 E. – 2019/2538 K. sayılı ilamı.)
22. Tapuda kayıtlı olmayan taşınmazlar taşınır mal niteliğindedir. Tapusuz taşınmazlarda zilyetlikten ibaret olan hakkın devri suretiyle yapılan elden bağışlama sözleşmeleri hiçbir şekilde biçim koşuluna bağlı değildir. Bu nedenle gizlenerek yapılan bağış niteliğindeki tasarruflar geçerlidir. Bu tür durumlarda 01.04.1974 tarih, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri yoktur. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 21.01.2019 tarihli, 2018/5485 E. – 2019/327 K. sayılı ilamı.)
23. 01.04.1974 tarih, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanabilmesi için, temliki tasarrufa konu yapılan taşınmazın murisin tapulu malı olması, gerçekte bağışlamak istediği bu malı ile ilgili olarak tapu memuru huzurunda, iradesini satış doğrultusunda açıklaması icap eder. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 16.05.2019 tarihli, 2016/7091 E. – 2019/3065 K. sayılı ilamı.)
24. Sadece davacının miras payı oranında tapu iptal tescil hükmü kurularak kalan payın davalılar uhdesinde bırakılmasına karar verilmesi ve yargılama sırasında taşınmazın davacının miras payına isabet eden dava tarihindeki değeri üzerinden belirlenen harcın tamamlanmadığı gözetilerek dava açılırken gösterilen dava değeri üzerinden nisbi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 05.03.2019 tarihli, 2016/496 E. – 2019/1534 K. sayılı ilamı.)
25. Somut olayda; miras bırakanın temlik tarihinden önce ve sonra birçok taşınmazını elden çıkardığı, özellikle dinlenen tanık beyanlarından temliklerin gerçek satış olduğu sonucuna varılmakta olup bunun aksinin TMK’nın 6, HMK’nın 190. Maddeleri uyarınca davacılar tarafından usulünce kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 23.01.2020 tarihli, 2016/16142 E. – 2020/404 K. sayılı ilamı.)
26. Somut olayda, miras bırakanın eşine karşı olan minnet ve koruma duygusu ile dava konusu taşınmazını eşine temlik ettiği, mirastan mal kaçırma amacıyla temlikin gerçekleştirildiği iddiasının sübuta ermediği, bedeldeki farklılığın da tek başına muvazaanın ispatı için yeterli sayılamayacağı sonuç ve kanaatine varılmaktadır. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 16.04.2019 tarihli, 2016/2065 E. – 2019/2688 K. sayılı ilamı.)
27. Davalı her ne kadar bakma ve bedel ödeme iddiasında bulunmuş ise de bu savunmasını destekleyecek bir delil ibraz edememiştir. Davacı tanıkları ise, miras bırakanın mal satmaya ihtiyacı olmadığını, davalının ev kadını olduğunu beyan etmişlerdir. Bu somut olgular yukarıdaki ilkelerle beraber değerlendirildiğinde temlikin mala kaçırma amaçlı yapıldığı sonucuna varılmaktadır. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 24.06.2019 tarihli, 2016/10111 E. – 2019/4061 K. sayılı ilamı.)
28. Daha önce miras bırakanın davalıya devrettiği taşınmazın satışından elde edilen para ile edinilen taşınmaz için 01.04.1974 tarih, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı, koşulların varlığı halinde, anılan bu işleme karşı TMK’nın 560-571 maddeleri arasında düzenlenen tenkis hükümlerinin uygulanması gerekeceği tartışmasızdır. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 17.10.2019 tarihli, 2016/7908 E. – 2019/5317 K. sayılı ilamı.)
29. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile bir bağının bulunup bulunmadığının saptanması için araştırılması gereken hususlar. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 20.01.2020 tarihli, 2016/14598 E. – 2019/253 K. sayılı ilamı.)
30. Ölünceye kadar bakım akitlerinde bakılmadığı iddiasını ileri sürme hakkı bakım alacaklısına aittir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 17.12.2019 tarihli, 2016/15399 E. – 2019/6597 K. sayılı ilamı.)
Muris muvazaası sebebiyle açılan tapu iptal ve tescil davalarına yönelik siz okuyucularımızın daha detaylı bilgi elde etmesi için yazımızı da mutlaka okumanızı öneriyoruz.
Okurlarımıza faydalı olması dileğiyle. Benzer konularda, bilgi sahibi olmak için İkonion Blog’a üye olmayı unutmayın!
İkonion Editör Ekibi keyifli okumalar diler!
*Av. Hüseyin Erkan
Özerk Hukuk Danışmanlık
Adres: Halkapınar Mah. Pakistan Bulvarı 1203 Sk. No:13 Onuk Plaza C Blok K:8 D:821 Konak/İzmir
İletişim: 05069310364
Comentarios